Dışişleri Bakanı Fidan: Cumhurbaşkanımızın çağrısı önemli, tavsiyemiz dikkate alınması
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal Bin Ferhan Al-Suud ile birlikte İstanbul’da ortak basın toplantısı yaptı. Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye ile normalleşme süreciyle ilgili, Her düzeyde Suriye ile doğrudan veya Rusya-İran aracılığı üzerinden görüşmeler vuku buldu. Ama son bir yıldır görüşmelerde çok fazla bir hareketlilik yok. Zamanın ruhu bizi barışı aramaya, istikrarı aramaya zorluyor. Cumhurbaşkanımız burada liderlik vizyonu kullanarak en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir çağrıdır. Umarım bunu değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin, herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir. Yani kendisini tanıyanlar bilir. Hiçbir mücadeleden, hiçbir kavgadan kaçmaz. Tersine bütün sorunların üstesine de büyük bir dirençle gider. Burada bir barış vizyonu yansıması olarak bir çağrıda bulundu. Bu çağrı önemli bir çağrı. Bizim tavsiyemiz bu çağrının dikkate alınması dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal Bin Ferhan Al-Suud ile İstanbul’da bir araya geldi. Dolmabahçe Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde gerçekleşen 1 saatlik görüşmenin ardından iki bakan, ortak basın toplantısı yaptı. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında Koordinasyon Konseyi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Belgesinin Tadili Protokolü imzalandı.
“TÜRK-SUUDİ KOORDİNASYON KONSEYİ’NİN CANLANDIRMASINI ARZU ETMEKTEYİZ”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Bölgenin ve İslam dünyasının iki önemli aktörü olan ülkelerimiz arasındaki yakın iş birliği elbette çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu çerçevede Suudi Arabistan ilişkilerimizin son birkaç yıl zarfında ciddi ivme kazanmış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Bugün yaptığımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizin mevcut durumunu gözden geçirdik. İş birliğimizi her alanda geliştirme imkanlarını ele aldık. Bu çerçevede 2016 yılında tesis ettiğimiz ve ilk toplantısının 2017 yılında Ankara’da düzenlediğimiz Türk Suudi Koordinasyon Konseyi’nin canlandırmasını arzu etmekteyiz. Biraz önce söz konusu mekanizmanın işleyişini düzenleyen protokolde imzaladık. Konseyin ikinci toplantısını bu yıl içerisinde yapma konusunda da mutabık kaldık. Koordinasyon konseyimiz diplomasiden kültüre, ticaretten sağlığa, askeri işbirliğinde enerjiye çok farklı alanlarda iş birliğini yürütecek 5 alt üniteden oluşmakta. İki ülkeden farklı kurumların yer aldığı bu komitelerin çalışmalarıyla ikili ilişkilerimizin her alanda daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi.
“TİCARET HACMİMİZ GEÇEN YIL İTİBARİYLE 6.8 MİLYAR DOLARA ULAŞMIŞTI”
Bakan Hakan Fidan, “Bugün ticaret, müteahhitlik, yatırımlar, turizm, enerji ve diğer alanlarda mevcut işbirliğimizi arttırmak için neler yapabileceğimizi konuştuk. Devam eden ticaret hacmimiz geçen yıl itibariyle 6.8 milyar dolara ulaşmıştı. Yalnız Cumhurbaşkanımız da az önce yapılan görüşmede Cumhurbaşkanımız bunun yeterli olmadığını ilk merhalede 10 milyar dolara, daha sonraki mernamede de 30 milyar dolara çıkarması konusunda bir vizyon ortaya koydular, hedef koydular. Bizler değerli dostumla bu hedefi nasıl hayata geçiririz diye şimdiden çalışmaya başladık. Buna yönelik çalışmalarımızda büyük bir titizlikle sürdürmekteyiz. Yaklaşık 14 yıl aradan sonra tekrar gündeme aldığımız Türkiye Körfez İşbirliği Konseyi Serbestlik anlaşmasının da hedeflerimize ulaşmamıza ciddi katkı sağlayacağına inanmaktayım. Müzakerelerin en kısa süre içinde tamamlanarak anlaşmanın bir an evvel imzalanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Suudi Arabistan müteahhitlerimizin en fazla proje üstlendikleri ülkeler arasında yer almakta. Önümüzdeki dönem bu alanda daha büyük fırsatları barındırmakta. Firmalarımız gerek vizyon 2030 kapsamındaki proje, gerekse Suudi Arabistan’ın ev sahipliği yapacağı EXPO 2030 ve FIFA 2034 Dünya Kupası gibi büyük organizasyonlarla ilgili altyapı çalışmalarına katkı sunmaya hazırım. Suudi Arabistan Savunma Bakanı geçtiğimiz haftalarda ülkemize gerçekleştirdiği ziyaret askeri ve savunma sanayi alanındaki işbirliği bakımından çok önemli” diye konuştu.
“İSRAİL’İN NİYETİNİN BU ÇATIŞMAYI DURDURMAK DEĞİL, FİLİSTİN HALKINI YOK ETME SİYASETİNE DEVAM ETMEK”
Bakan Fidan konuşmasının devamında, “Bugün de kıymetli kardeşimler yaptığımız görüşmelerde savunma iş birliğimizi daha da güçlendirme yönündeki ortak irademizi teyit ettik. Bugün kıymetli meslektaşımla sadece ikili ilişkileri değil elbette ki bölgemiz ve ötesiyle ilgili konuları detayıyla derinlemesine ele alma imkanımız oldu. Sudan başta olmak üzere Afrika’daki gelişmeleri değerlendirdik. Yereldeki son durumu ele aldık. Tabii ki Gazze’de acil ve kalıcı ateşkesin sağlanması meselesinde de istişare ettik. Biz samimi olarak Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanmasını ve akan kanın durmasını arzu ediyoruz. Bu nedenle yürütülen müzakere süreçlerine hep güçlü destek verdik. Önceliklerimiz belli. Müzakere edilmekte olan ateşkes planının bir an evvel İsrail tarafından onaylanması, silahların susması, rakamların durması, insani yardımların kesintisiz girişinin sağlanması, rehine ve tuzakların karşılıklı olarak serbest bırakılması öncelik taşımaktadır. Ancak İsrail ve Netanyahu zaman bu konuda olumlu ve yapıcı bir hava olursa yeni katliamlara imza atıyor. Bu da aslında onların barışla ilgili hiçbir niyetlerinin olmadığını, sadece bir propaganda aracı olarak görüşmelere girdiklerini düşündürüyor. Dün Han Yunus’ta sivillere yapılan saldırıdan sonra İsrail’in niyetinin bu çatışmayı durdurmak değil, Filistin halkını yok etme siyasetine devam etmek olduğunu anlıyoruz. Tabii bu noktada İsrailli yetkililerin eninde sonunda uluslararası mahkemeler önünde hesap vereceklerini güçlü bir şekilde söylemek lazım. İsrail güçlerinin Gazze’yi tamamen terk etmelerini ve Gazze’nin yeniden inşaat sürecinin zaman kaybetmeden başlamasını istiyoruz. Adil ve kalıcı barışın sağlanması için 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti’nin hemen hayata geçirilmesi gerekmektedir. Adil olmayan bir barış asla kalıcı olamaz. Gazze temas grubu üyesi iki ülke olarak İsrail’in barış vizyonunu fütursuzca reddetmesine ve savaşı bölgeye yayma çabalarına şiddetle karşı çıkıyoruz. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Gazze’de aylardır süren vahşet uluslararası güvenlik açısından da ciddi bir tehdit oluşturmakta. Atılacak bir yanlış adım, telafisi olmayacak sonuçlara yol açabilir. Gazze’deki vahşetin durması iki devletli çözüm temelinde siyasi sürecin başlatılması noktasında Suudi Arabistan’la görüş birliği içerisindeyiz. Bu kapsamda Filistinli grupların arasında birliğin sağlanması da öncelikli konuklarımız arasında yer alıyor” ifadelerini kullandı.
“AVRUPALI VE LATİN ÜLKELERİ FİLİSTİN’İ TANIMA KONUSUNDA GİRİŞİMLERDE BULUNMAKTADIRLAR”
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal Bin Ferhan Al-Suud, görüşmede bölgesel ve uluslararası konuların ele alındığını söyleyerek, “Sayın bakanın da söylediği gibi iki ülke arasındaki ticaret hacmi 6,8 milyar dolara yetişmiştir ve bu da tabii ki gerçekten yüzde 15’lik 2022’ye göre bir artış kaydedilmiştir. 2023 biz istiyoruz ki bütün fırsatları değerlendirelim. Özellikle güçlü bir ekonomi için bunları yapalım. Bugün yine aynı şekilde yeni bir protokol imzaladık. Bu protokolle tabii ki koordinasyon konseyinin toplantılarını bundan sonra aktifleştiriyoruz. Bütün çalışmaları bu koordinasyon konseyi toplantısında ele alınacaktır. Biz de aynı şekilde bunu izleyerek ileriye götürülmesi için elimizden gelen çabaları harcamış olacağız. Suudi Arabistan ve Türkiye iş birliğine daha da güçlendirmek için, var güçleriyle çalışmaktadırlar ve buna özen göstermektedirler. Bugün tabii ki bunu aktifleştirir ve bu konsey bu sene toplantısını yapacaktır. İkili ilişkilere gelince tabii ki biz hem bölgesel hem uluslararası düzeyde güvenlik ve istikrarın Gazze’de sağlanması konusunda hemfikiriz görüşlerimiz örtüşmektedir. Mutlaka ateşkesin bir an önce gerçekleşmesi ve insani yardımların Filistin halkına ulaştırılması gerekmektedir. Filistin halkı gerçekten çok zor durumda hayatını sürdürmektedir. Dolayısıyla İsrail yardımların girişini sürekli engellemektedir ve burada tabii ki mutlaka siyasi ufuklarda Filistin Devleti’nin kurulması ve iki devletli bir çözüme ulaşılması önemli. Tabii ki burada da ortak hareket ediyoruz hem Arap düzeyinde hem ikili düzeyde ve diğer düzeylerde yine aynı şekilde bu konuda neler yapabiliriz? Bunu ele aldık. Bildiğiniz gibi İsrail saldırıları devam etmektedir. Avrupalı ve Latin ülkeleri Filistin’i tanıma konusunda girişimlerde bulunmaktadırlar. Bu önemli. İki devletli bir çözüme ulaşma açısından da ve bu tip tanımaların daha fazla olması için gayret sarf ediyoruz. Ve yine aynı şekilde toplantımızda bugün bölgesel konuları değerlendirelim ve ele almış olduk ve Sudan’daki gelişmeler Somali’deki durumu ele aldık. Türkiye’deki durumu ele aldık. Türkiye ve Suudi Arabistan istikrarlı bir ülke ve etkin bir ülke olduklarından dolayı mutlaka bu bölgedeki istikrara da katkı sunmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar ve işbirliği yapmaktadırlar. Koordinasyona devam edeceğiz zati halinizle ve bu koordinasyon tabii ki olumludur. Sadece ülkelerimizi değil bütün bölgeyi ve dünyayı da ilgilendirecektir ve yararına olacaktır” ifadelerini kullandı.
“BAZI GELİŞMELER, GİRİŞİMLER SÖZ KONUSU OLACAKTIR”
Basın açıklamalarının ardından iki bakana basın mensupları sorular yöneltti. Yabancı bir gazetecinin sorusu üzerine Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal Bin Ferhan Al-Suud, “Benim değerli meslektaşım ve kardeşimle aramızdaki ilişkiler gerçekten çok iyi düzeydedir ve her zaman bu ilişkilerimiz temaslarımız devam etmektedir. Bugün tabii ki bir protokol imzaladık koordinasyon konseyinin aktifleştirilmesiyle ilgili. Bu çok önemli bir mekanizmadır. Tabii ki bütün alanları da kapsamaktadır. Türkiye’yle siyasi olsun diplomatik olsun kültürel olsun ekonomik olsun burada tabii ki bazı gelişmeler, girişimler söz konusu olacaktır. Bazı hedefler koyulacaktır. Önümüzde bir yol haritası da kurulacaktır bu çok önemli. Tabii ki bir atılım olacaktır, bir dönüm noktası olacaktır iki ülke açısından” dedi.
“NETENYAHU HÜKÜMETİNİN ATEŞKESLE, BARIŞLA İLGİLİ HİÇBİR NİYETİ YOK”
Suriye-Türkiye arasındaki normalleşme sürecini ve yol haritasını ile İsrail-Hamas arasındaki müzakere sürecini sorması üzerine Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Gazze meselesini konuşmamda da değindim zaten. Hem Cumhurbaşkanımız hem ben her yaptığımız konuşmada gerek basın olsun gerek uluslararası ortamlarda gerek ikili görüşmelerde sürekli Gazze meselesini birinci öncelikli madde olarak gündemde tutuyoruz. Orada devam eden insanlık dramını bir an önce durdurmak önemli. Bir de bölgemizde uzun yıllardır devam eden bu stratejik kanayan yaranında durması önemli. Şu son aşamada yapılan son bir haftalık trafikle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Sizin vasıtanızla buradan uluslararası kamuoyuyla özellikle son bir haftada Hamas’ın aldığı barıştan yana tutum ve İsrail buna karşı sürekli oyun bozan bir rol oynaması şunu bir kez daha gösterdi. İsrail’in Netenyahu hükümetinin ateşkesle, barışla ilgili hiçbir niyeti yok. Bunu defaatle gösterdi. Biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle, gerçekten barışa sonuna kadar destek vermek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Gerekli taraflara, gerek müzakerede ayrıcalık yapan ülkelere yönelik desteklerimizi sürekli ortada. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Dışişleri Bakanlığımız defaatle gece gündüz bu konu için çalışıyorlar. Koordinasyon içerisinde taraflarla görüşüyorlar. Her türlü desteği veriyorlar. Her türlü yapıcı yaklaşımı zorluyorlar. Özellikle Hamas’ın son tekliflere verdiği olumlu cevabın İsrail tarafından kabul edilmemesi ve sürekli yeni mahallelerin getirilmesi, hem müzakere eden tarafları da zor duruma soktu. Hem de ateşkesle ilgili ciddi bir çıkmaz oluşturdu. Dünya kamuoyuna sesleniyorum. İsrail’e baskı yapılması gerekiyor. Hamas’a bu şartları kabul etmiş olması İsrail tarafından maalesef gözlemliyoruz ki bir zayıflık ve bir teslimiyet olarak algılanmakta ve bunu daha da ileri taşımanın yolları aranmakta. Bu son derece tehlikeli bir anlayıştır. Son derece tehlikeli bir stratejik hesaptır. Buradan gidilirse daha büyük bir kan, daha büyük günah ve gözyaşı ortaya çıkar. Bütün bölgeyi daha da büyük bir ateşe atacak. Onun için bizim tavsiyemiz ortaya konan aracılar tarafından ateşkes anlaşması, Hamas tarafından çok da zor olsa kabul edilmişken İsrail’in biran önce bunu kabul etmesin ve akan kanı durdurması, aksi takdirde daha önce uyarılarımız nasıl haklı çıktıysa bunda da haklı çıkmak istemiyoruz. Ama akıl, insaf ve izan herkesin gördüğü bir gerçeklik var. Bu yolda giderseniz daha fazla ölüm, daha fazla katliam ve daha fazla istikrarsızlık ortaya çıkar. Bunu da görmek istemiyoruz” dedi.
“SURİYE UZUN YILLARDIR KANAYAN BİR YARA”
Bakan Fidan Türkiye’nin barış vizyonundan bahsederek, “Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon biliyorsunuz barışla ilgili bir vizyon. Bu vizyon aslında çok uzun zamandır kendisinin bölgede gerek kapalı diplomasiyle gerek açık diplomasiyle yıllardır uyguladığı bir vizyon. Yani buna diğer konularda da hep beraber şahitlik ettik. Yani Orta Doğu normalleşmesi, Libya’da ortaya atılan normalleşme süreçleri ve bunu desteklemek, Kafkaslar’daki barış sürecine verilen destek, Ukrayna ve Rusya arasındaki arabuluculuk girişimi için tek ülke kalsa da cansiperane fedakarlık gösterilmesi, Afrika’da ortaya konan tavır, daha geçenlerde Etiyopya ve Somali’ye ev sahipliği yaptık. Bu aslında Türkiye’nin bölgede bir barış, huzur ve istikrar arayışında oluşunun en büyük göstergesi. Tabii Suriye uzun yıllardır kanayan bir yara. Bu yarayı kapatmak için en zor dönemimizde bile Cumhurbaşkanımızın siyaset vizyonunda bu hep vardır. Mücadele anlarında bile diyalog kapısını ama dolaylı ama hep açık tutar. Ben 20 yıldır bu konularda yanımda çalışan birisi olarak sayısız kereler ve bu konular içerisinde görev aldım. Bunun son derece büyük faydalar sağladığını da ülkeye stratejik menfaatler getirdiğini de gördük. Her zaman için bir mücadele devam ederken bu mücadelenin yanında da muhakkak bir diyalog kanalı açık tutulmuştur” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANIMIZ LİDERLİK VİZYONU KULLANARAK EN ÜST DÜZEYDEN BİR BARIŞ ÇAĞRISINDA BULUNMUŞTUR”
Bakan Hakan Fidan Suriye ile normalleşme süreci hakkında, “Şimdi Suriye ile de aslında 2017’den itibaren çeşitli formatlarda başlayan diyalog kanalının belli bir şekilde neticeye ulaşması gerekiyordu. Başından beri yapılan müzakerelerin içerisinde oldum. Özellikle Rusya ve İran’ın aracılık yaptığı görüşmeler Suriye ile gerçekleşti çeşitli düzeylerde. Yani istihbarat düzeyinde. Daha sonra biliyorsunuz Astana süreci oldu. Dolaylı format üzerinden görüşüldü. Astana süreci liderler düzeyine bile taşındı. Daha sonra savunma bakanları, istihbarat başkanları düzeyinde oldu. Dışişleri Bakanları düzeyinde oldu, diplomatlar düzeyinde oldu. Her düzeyde Suriye ile doğrudan veya Rusya-İran aracılığı üzerinden görüşmeler vuku buldu. Ama son bir yıldır görüşmelerde çok fazla bir hareketlilik yok. Tabii bölge artık barış ve istikrarı alan bir iklime gelmiş durumda. Zamanın ruhu bizi barışa aramaya, istikrarı aramaya zorluyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız burada liderlik vizyonu kullanarak en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir çağrıdır. Umarım bunu değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin, herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir. Yani kendisini tanıyanlar bilir. Hiçbir mücadeleden, hiçbir kavgadan kaçmaz. Tersine bütün sorunların üstesine de büyük bir dirençle gider. Burada bir barış vizyonu yansıması olarak bir çağrıda bulundu. Bu çağrı önemli bir çağrı. Bizim tavsiyemiz bu çağrının dikkate alınması. Tabii ki Suriye’de şu anda çok karmaşık bir tablo var. Bu karmaşık tablonun konuşulmaya başlanması ve gerçekte sorunların ciddi bir şekilde tartışılması için bile ciddi bir zamana ihtiyaç var” şeklinde konuştu.
“BİZ SURİYE MUHALİFLERİYLE İLGİLİ DURDUĞUMUZ YERİ DEĞİŞTİRMİYORUZ”
Hakan Fidan, “Alanda Ruslar var, alanda İranlılar var. Alanda milisler var, alanda muhaliflerin kontrolünde olan yerler var. Rejimin kontrolünde yerler var. PKK işgalinde olan yerler var. Zaman zaman DEAŞ’ın tekrar ortaya çıkması var. Kaçakçılar var. İsrail saldırıları var. Halkın çeşitli yerlerde güneyde rahatsızlık gösterip tekrar ortaya çıkması var. İran’la Amerika arasında zaman zaman yenileşen kavgalar var. Çok karmaşık bir tablo var. Bu tablo içerisinde bizim de hemen 900 kilometrelik sınırımız olan bir komşumuz. Burayı stratejik bir şekilde ele almamız, istikrarı ve kalıcı çözümün ne olduğuna yönelik çalışma yapmamız fevkalade önemlidir. Bu ihtiyaçtan hareketle Cumhurbaşkanımız bunu söyledi. Bütün bu karışıklıkları göz önüne alarak bizim tabii ki yıllardır sürdürdüğümüz çalışmaların, çabaların ortaya koyduğu bir tecrübe var, bir vizyon var. Bizim kafamız bu konuda net. Türkiye olarak önceliklerimiz ne? Sadece kendimizi düşünmüyoruz bu konuda. Suriye’nin ihtiyaçları neler? Yani başta siyasi bağımsızlığı, toprak bütünlüğü bu konular fevkalade önemli, desteklediğimiz konular. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu kararını ortaya koyduğu prensipler çerçevesinde bir ulusal diyalog mekanizmasının geliştirilmesi ve uluslararası toplum tarafından desteklenen bir çözüme gidilmesi de fevkalade önemli. Şunun altını da çizmek istiyorum zaman zaman bazı sesler çıkıyor. Biz muhalif Suriye muhalifleriyle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz. Suriyeli muhaliflerin kendi özgür kararı, kendi özgür tercihi esastır rejimle olan ilişkilerinde. Bizim durduğumuz yer ise onların bizim DEAŞ’la yaptığımız mücadelede, PKK’yla yaptığımız mücadelede, Afrin’de, Tel Abyad’da, Resulayn’da omuz omuza bunlarla biz yıllarca savaştık teröre karşı, işgalcilere karşı. Çok şehitler verildi. Bizim vefalı ve büyük bir ülke olarak bu fedakarlığı unutmamız mümkün değil. Ama bu arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin kendi özgür kararıdır. Uluslararası hukuk çerçevesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik kararı çerçevesinde Suriye muhalefeti Suriye rejimiyle ne türden bir diyalog içerisinde olacak bu onların kararıdır. Biz ancak burada bir yapıcı rol oynayabiliriz. Ama bizim bu fedakarlıkları unutmamız onları yarı yolda bırakmamız diye bir şey söz konusu değil. Aynı zamanda bu kardeşlerimiz kontrol ettikleri bölgelerde daha fazla Türkiye’ye mülteci gelmesi mümkün engelliyorlar. Kaçakçılık konusunu, organize suç konusunu bizlerle iş birliği yaparak engelliyorlar. Ayda bir istihbarat teşkilatımızla, güvenlik kuvvetlerimizle iş birliği yaparak bir DEAŞ hücresi yakalanıyor. Bir çeteci hücresi yakalanıyor. Bu arkadaşlar birçok konuda sınırımızda sınırın öbür tarafında yani gerçekten Türkiye’nin ulusal çıkarlarına fevkalade büyük hizmet eden adımlar atıyorlar. Bu da tabii konuşulacak konular arasında diye konuştu.
“İÇERİDEKİ MÜLTECİ KARDEŞLERİMİZLE ALAKALI HİÇBİR ZAMAN HÜKÜMET POLİTİKAMIZ DEĞİŞMEMİŞTİR
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “İçerideki mülteci kardeşlerimizle alakalı hiçbir zaman hükümet politikamız değişmemiştir. Cumhurbaşkanımızın görüşü hala aynıdır, iradesi aynıdır. Gönüllü olmadığı sürece biz kimseyi buradan zorla gönderecek durumda değiliz. Bu konuda ortaya atılan provokatif iddiaların da hiçbir geçerliliği yoktur. Önümüzdeki süreçte biz barışı ve diyaloğu aramaya devam edeceğiz değerli arkadaşlar. Sorunları diyalog konusuyla çözmeye devam edeceğiz. Başka yerlerde yaptığımız gibi ama şu demek değildir. Yani Türkiye imkanları, dönüşüm, gücü yüksek olan bir ülkedir. Yani her türlü aracı, her türlü zamanda gerekli yerde kullanma iradesine ve stratejik hakkına sahibiz. Ama şu andaki stratejik irademiz barış ve diyalogu konuları çözme yolunda. Burada Rusya ve İran’ın yapıcı rol oynamasını bekliyoruz. O türden teklifleri var. Aynı zamanda Suudi Arabistanlı kardeşlerimizle de bu konuyu konuştuk. Onların da Suriye rejimiyle başlattıkları ilişkiye dayanarak onlara da yapıcı rol oynayacakları yönünde bir mutabakatımız oldu. Ama tekrar ediyorum biz bu arayışın peşindeyiz. Bu başka türlü anlaşılmasın” dedi.
www.eskisehirmanset.com/dha