II. Bayezid Külliyesi “yaşayan müze” konseptiyle bu yıl 120 bin ziyaretçi ağırladı
Osmanlı’ya yüzyıla yakın payitahtlık yapmış Edirne’de bulunan II. Bayezid Külliyesi, “yaşayan müze” konseptiyle ziyaretçilerine o dönemin eğitim, sağlık ve sosyal yaşamından izler yansıtıyor.
EDIRNE (AA) – Sultan II. Bayezid tarafından 1488’de yaptırılan, tıbbiye, şifahane ve imarethane olarak kullanılan külliye, günümüzde Trakya Üniversitesi (TÜ) bünyesinde “Sağlık Müzesi” ve “İmaret Müzesi” olarak hizmet veriyor.
“Yaşayan müze” konseptinin uygulandığı külliyedeki Sağlık Müzesi’nde Osmanlı’nın tıp eğitimi ve sağlık alanında yapılan çalışmaları anlatılıyor. Akıl hastalarının su, müzik sesi, koku ve uğraş ile tedavi edildiği Darüşşifa bölümü, Osmanlı tıbbının bu alandaki öncü çalışmalarını yansıtıyor.
Külliyedeki tıp medresesi bölümünde öğrencilerin sosyal yaşamı ve verilen eğitim canlandırılıyor.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlatılıyor
Külliyenin mutfak bölümünde kurulu İmaret Müzesi’nde, Osmanlı dönemindeki sosyal dayanışma ve yardımlaşma anlatılıyor.
İmaret geleneğinin canlandırıldığı müzede, bal mumu heykeller ve eski mutfak gereçleriyle ziyaretçiler Osmanlının mutfak kültürünü görme fırsatı buluyor. Müzede haftanın belli günlerinde hayırseverlerin destekleriyle ihtiyaç sahiplerine ücretsiz yemek de dağıtılıyor.
Osmanlı döneminde toplum ihtiyaçlarına cevap veren kurum
Sağlık Müzesi ve İmaret Müzesi Müdürü TÜ Öğretim Görevlisi Ruhi Pehlivancık, AA muhabirine, 15. yüzyılın sonlarına doğru inşa edilen külliyenin Osmanlı toplumunun eğitim, sağlık, konaklama ve yeme içme ihtiyacına cevap veren bir yapıda olduğunu söyledi.
Zaman içinde eskiyen tarihi yapının 1984 yılında Trakya Üniversitesine tahsis edilmesiyle yeniden hayat bulduğunu anlatan Pehlivancık, “Eğitim faaliyetlerinin ardından 1997 yılında ilk olarak Darüşşifa bölümünde ‘yaşayan müze’ konseptiyle ilk müzecilik faaliyetleri başlatıldı. 2008 yılında medrese birimi, 2020 yılında da imaret birimleri düzenlenerek ziyarete açıldı.” dedi.
Pehlivancık, külliyenin her yönüyle yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çektiğini ifade etti.
Sağlık Müzesi ve İmaret Müzesi’nin yanı sıra külliyede yer alan Şerbet Evi’nde geleneksel tariflerle hazırlanan Osmanlı şerbetlerinin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğunu belirten Pehlivancık, külliyeyi gezenlerin tarihi yapıyı en güzel şekilde hissettiklerini dile getirdi.
“Külliyede Osmanlı’nın vatandaşlarına nasıl yaklaştığını görmek mümkün”
Yaşayan müze konseptiyle dizayn edilen külliyenin Osmanlı’nın insana bakış açısını anlamaya yardımcı olduğunu vurgulayan Pehlivancık, şunları kaydetti:
“Osmanlı’daki külliyeler, o dönemin günlük yaşamlarını, kültürlerini ve vizyonlarını anlamak açısından bize çok önemli ipuçları sunuyor. Burası bir şifa külliyesi dolayısıyla Darüşşifa’nın merkezde olduğu temel fonksiyonu sağlık hizmetlerine yoğunlaşmış bir külliye. Burada bir tıp medresesi var, 40 yatak kapasiteli, Darüşşifa’da çalışacak hekimleri yetiştirmek adına. Caminin iki yakasında tabhaneler (Osmanlı külliyelerindeki dinlenme yeri) var. O dönemde 3 güne kadar ücretsiz olarak misafirlerin konaklamasına imkan sağlanan yerler burası. Onun haricinde her gün 250-300 kişiye yemek veren bir imaretten bahsediyoruz. Dolayısıyla burada hem sağlık hem de sosyal hizmetler tüm Osmanlı halkına eşit bir şekilde dağıtılıyordu. Bu külliye üzerinden o dönemde Osmanlı’nın vatandaşlarına nasıl yaklaştığını görmek mümkün. Bu külliyeye geldiğinizde o dönemin şartlarını görmenin yanı sıra Osmanlı yaşamına dair bir bakış açısını görebilirsiniz.”
Ziyaretçi sayısı salgın öncesi döneme döndü
Pehlivancık, salgın nedeniyle son 2 yılda düşen ziyaretçi sayısının artmaya başladığını ifade etti.
Külliyenin kentin en çok ziyaretçi çeken yerlerinden olduğunu dile getiren Pehlivancık, “Geçen yıl 60 bine yakın ziyaretçimiz vardı. Bu yıl 120 bine yakın bir ziyaretçimiz oldu. Bu sayının önümüzdeki yıl daha da artacağını öngörüyoruz.” diye konuştu.
Muhabir: Gökhan Zobar
www.eskisehirmanset.com