Göklere daha erken çıkabilseydik…

1950’lerin sonunda kısıtlı imkânlarla füze çalışmalarına girişen bir grup Bandırmalı öğrencinin macerasını anlatan “Bandırma Füze Kulübü” yarım kalmış bir başarının izini sürüyor.

Yayınlama: 09.11.2022
A+
A-

Müjde Işıl – 1960 darbesinden sonra başa geçen Cemal Gürsel’in talimatıyla 1961’de ilk yerli otomobilin üretilmesine başlanmıştı. Neredeyse dört buçuk ayda tamamlanan otomobillerden Gürsel’in bindiği, benzini bittiği için yolda kalınca projenin başarısız olduğu algısıyla seri üretime geçilmedi. O süreci anlatan “Devrim Arabaları” filminden 14 sene sonra benzer bir gerçek hikâye sinemalarımızda… “Bandırma Füze Kulübü” darbeden birkaç sene önceye, ‘50’lerin sonlarına götürüyor bizleri. Bandırma Lisesi’nde öğrenci bir grup, Umut’un liderliğinde füze çalışmalarına girişiyor ki o sırada Rusya ve Amerika ciddi bir yarış içinde. Ama bu çabanın önüne sürekli engeller çıkıyor.

Konu ve biraz da dönem olarak benzer gözükse de “Devrim Arabaları” ile “Bandırma Füze Kulübü” farklı tarzlara sahip. “Bandırma Füze Kulübü” sürecin kendisine yoğunlaşmak yerine daha çok duygusal ve nostaljik bir anlatı benimsiyor. Füze çalışmalarından, nasıl ter döküldüğünden, grup içindekilerin motivasyonundan ziyade ikili duygusal ilişkiler daha ön planda. Sanki Ömer Faruk Sorak’ın “Aşk Tesadüfleri Sever”inin duygusu ağır bassın istenmiş. Nostalji hissini yaşatmak için müzikler  de baskın olarak kullanılmış. Dolayısıyla karakterlerin arasındaki duygusal ilişkiye odaklanırken füze çalışmalarının akıbeti, ayrıntıları ikinci planda kalıyor çoğu zaman.

Göklere daha erken çıkabilseydik…

Çalışmaların önündeki engel olarak tek bir yönü işaret etmiyor film. İlim irfan konusunda Atatürk’ün ileri görüşlülüğüne vurgu yaptıktan sonra o dönemki iktidar belediyesini, çocuklara sonuna kadar destek çıkmadığı; muhalefeti tutan gazeteyi ise yeniliklere karşı olduğu ve gençleri anlamadığı için eleştirirken “dış güç”ü de tekere çomak sokan merkez olarak konumluyor. Eğitimli, meraklı, üretken bilim insanlarımızın buradan gidip de yurt dışında el üstünde tutulması ise günceli de karşılayan bir gönderme.

Filmin derinlikle yazılamamış, yer yer kartonlaşan karakterlerinin dezavantajı ise bazı oyuncuların performanslarıyla kapanıyor. Özellikle Alina Boz ve Deniz Can Aktaş’ın sempatisi, izleyiciye geçiyor. Altan Erkekli neredeyse tek başına sinemamızın belediye başkanı kotasını doldururken Erkan Kolçak Köstendil ise filmin en dikkat çeken karakterine hayat veriyor.

Göklere daha erken çıkabilseydik…

Ömer Faruk Sorak: “Gerçek hikâyemiz bu filmle öğrenilecek”

Devrim arabalarına eğer izin verilseydi bugün yerli otomobili çoktan üretmiş, dünyaya ihraç eder pozisyona gelmiştik. Benzer şekilde bu çabaların uzay teknolojisinde geciktirilmesi, bizim dışa bağımlı kalmamızı isteyen güçlerin bizim üzerimizdeki baskısından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Devrim arabalarını da füze çalışmalarını da benzer şekilde sabote edilerek son verilmiş çabalar olarak görülüyorum. Bu ülkede insanlar şimdiye kadar neleri denemişler ama önleri kesilmiş. Vatan sevgisinin en büyük göstergesi ülkemizdeki kalkınma çabalarının önünü açmak, engel olana engel olmaktan geçiyor. “Bandırma Füze Kulübü”nü izlediğinde “Bu gerçekten yaşanmış mı? Biz bunu hiç bilmiyorduk,” diyecek çok ciddi bir genç kitle olacağını düşünüyorum. Birçok insan böyle bir gerçek hikâyemizin olduğunu bu filmle öğrenecek.

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.