Prof. Dr. Serdar Türkyılmaz: “Meme kanseri artık dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanserler arasında birinci sırayı almaya başladı”

Prof. Dr. Serdar Türkyılmaz: “Meme kanseri artık dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanserler arasında birinci sırayı almaya başladı” “Meme kanserinde başarı oranımız inanılmaz derecede arttı, artık çok korktuğumuz bir hastalık grubu olmaktan uzaklaşıyor”TRABZON Dünyada ve Türkiye’de…

Yayınlama: 25.04.2023
A+
A-

Prof. Dr. Serdar Türkyılmaz: “Meme kanseri artık dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanserler arasında birinci sırayı almaya başladı”

“Meme kanserinde başarı oranımız inanılmaz derecede arttı, artık çok korktuğumuz bir hastalık grubu olmaktan uzaklaşıyor”

TRABZON Dünyada ve Türkiye‘de kadınlarda meme, erkeklerde ise akciğer ve prostat kanseri en sık görülen kanser türleri arasında ilk sırayı alırken özellikle son yıllarda meme kanserinin gelişen tıbbi teknolojilerle birlikte korkulan hastalık grubu olmaktan uzaklaştığı belirtildi.

Medical Park Karadeniz Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Serdar Türkyılmaz, özellikle meme kanseri tedavisinde son yıllarda çok şeyin değiştiğini belirterek “Meme kanserinde başarı oranımız inanılmaz derecede arttı. Artık çok korktuğumuz bir hastalık grubu olmaktan uzaklaştı” dedi.

Karadeniz Bölgesi’nde tiroit kanserinin daha yaygın olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Türkyılmaz, “Mesela Çernobil‘den sonra Rusya’daki o bölgede pek çok çocukta tiroit kanseri gelişti ve onların genetik materyallerini biliyoruz. Bizim bölgemizdeki vatandaşlarımız için de belki genetik bir çalışma yapılırsa Çernobil‘in etkisi daha iyi anlaşılabilir” diye konuştu.

Dünyada ve ülkemizde meme kanserinin ilk sıralarda geldiğini belirten Prof. Dr. Türkyılmaz, “Elimizde kullandığımız materyaller biraz daha değişti ama kanser oranlarında kadınlarda meme kanseri, erkeklerde ise prostat kanseri ve akciğer kanseri daha önde gidiyor. Meme kanseri artık ülkemizde de dünyada da birinci sırayı zorlamaya başladı. Meme kanserinde pek çok şey değişti. Önceden korktuğumuz metastatik hastalıkları ameliyat yapmıyorduk. Ama şimdi akıllı ilaçlarla metastazların tamamen yok olduğunu, sonra da hastanın yeniden ameliyat şansı bulabildiğini gördük. Tümorün evresini küçültmek için ameliyattan önce kemoterapi verdiğimiz ‘neoadjuvan kemoterapi’ dediğimiz bir tedavi şekli başladı. Bu daha sınırlı ameliyat yapmamıza, hastanın memesini ya da koltuk altını korumamızı sağlayan birtakım avantajlar sağladı. Başarı oranımız inanılmaz derecede arttı. Artık meme kanseri çok korktuğumuz bir hastalık grubu olmaktan uzaklaşıyor. Ancak hastalarımıza meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğunu, tedavinin aslının ilaç tedavisi olduğunu ve ömür boyu onkolojinin takibinde kalmaları gerektiğini söylüyoruz” şeklinde konuştu.

” Eğer yaşınız 45’in üzerindeyse mutlaka kolonoskopi yaptırın”

İkinci sırada yer alan kolon kanseri konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Türkyılmaz, 45 yaş üzerinde olanların mutlaka kolonoskopi yaptırmaları gerektiğini ifade ederek, “En sık görülen diğer kanser tipleri de kolon ve rektum kanserleridir. Kalın bağırsağın çıkış kısmında olana rektum kanseri diyoruz. Bunlar da çok sık görülmeye başlandı. Tümör eğer bağırsağın sol tarafındaysa daha çok hasta bize makattan kanama şikayetiyle geliyor. Eğer yaşınız 45’in üzerindeyse mutlaka kolonoskopi ile değerlendirilmenizde mutlaka yarar var. Çünkü ne kadar erken hastalığı yakalarsanız, mücadele ve başarı şansınız o kadar çok artıyor. Bunun tedavisi de eskisi gibi değil. Artık karaciğerlerdeki tümörlere de müdahale edilebiliyor. Bazen bunlar cerrahi oluyor, bazen ise girişimsel işlemler ile karaciğerdeki metastazlara da müdahale edilebiliyor. Oligometastaz ve leparoskopi yöntemleri ile bu ameliyatlar yapılabiliyor” ifadelerini kullandı.

Çernobil‘den sonra Rusya ve Ukrayna’daki pek çok çocukta tiroit kanseri gelişti”

26 Nisan 1986’da o dönem Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 130 kilometre kuzeyindeki Çernobil kenti, insanlık tarihinin en korkunç çevre felaketlerinden birine sahne oldu. Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’nin dördüncü reaktöründe yaşanan patlama sonucu çevreye, 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayıldı. Patlamanın ardından radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkiledi. Çernobil nükleer faciası, yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep olduğu iddia edilirken, bir çok kanser türünde de artışlar yaşandı.

Çernobil faciasının 37. Yıldönümünde değerlendirmelerde bulunan ve Karadeniz Bölgesi’nde özellikle tiroit kanserinin daha yaygın olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Türkyılmaz, “Bizim bölgemizde tiroit kanseri çok, özellikle Papiller tiroid kanseri. Ultrason çektirseniz hemen herkeste nodül var ama nodülleri iyi takip etmek gerekiyor, yani her nodül kanser demek değildir. Ancak kanser şüphesi olan nodülleri biz ultrasonla değerlendirebiliyoruz. Bizim bölgemiz zaten guatr için endemik bir bölge, burada fazla görülen bir hastalık guatr. Bölgede nodül nedeniyle ameliyat edilen hastaların yaklaşık yüzde altmışında papiller tiroid kanseri kanser bulundu. Ancak Medical Park Karadeniz Hastanesi’nde ameliyat ettiğim hastaların da önemli kısmında kanser yakaladık. Papiller tiroit kanseri, adı kanser olsa bile kendisi kanser gibi davranmayan bir hastalık. Çoğunlukla cerrahi olarak tiroit bezinin çıkarılması yetiyor. Nadiren tedaviye boyun lenf diseksiyonu ya da radyoaktif iyot tedavisi eklenebiliyor. Bu hastalığın yeme içme ile bir etkisi yok. Mesela Çernobil’den sonra Rusya’daki o bölgede pek çok çocukta tiroit kanseri gelişti ve onların genetik materyallerini biliyoruz. Bizim bölgemizdeki vatandaşlarımız için de belki genetik bir çalışma yapılırsa Çernobil’in etkisi midir değil midir anlaşılabilir” dedi.

“Genetik durum önemli”

Kanserde yakalanmada genetik durumunun önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Türkyılmaz, “Bazı kanser türlerinde genetik geçiş çok önem kazanıyor. Bu yüzden bazı aileleri yakın takip etmek gerekiyor. Özellikle kolon kanseri ve meme kanserine dikkat etmek gerekiyor. Normal insanların ise organik beslenmesi gerekiyor çünkü artık hepimiz hazır gıdalar tüketiyoruz. Köylerde bile artık hazır yoğurt tüketiliyor. Ambalajlı gıdalar her zaman için risk grubundadır. Çünkü içerisinde raf ömrünü uzatabilmek pek çok korucuyu madde konuluyor” diyerek sözlerini noktaladı.

www.eskisehirmanset.com / haberler.com

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.